25 Mart 2010

Özhan Başkan


Haftasonunda oynanacak ikincilik üçüncülük maçıyla ilgili bloga bir şeyler yazayım derken geldi Özhan Canaydın'ın ölüm haberi. Ve başlarım maçına da derbisine de noktasındayım Pazartesi'den beri. Özhan Başkan gibiler olmadan bu maçların ne anlamı var ki?

Ve Galatasaraylılar sevmediler bu adamı! Yaşarkenden bahsediyorum, yoksa şimdi hepsi arkasından methiyeler düzüp gözyaşı döküyorlar. Başkanlıktan ayrılmasa Galatasaray'ı bırakacak olan arkadaşlarım vardı. Neden? Çünkü futbol endüstrisinin yeni çarklarına başkaldırarak, rakibini alkışladı tarihi bir fark yediği maçta. Çünkü işini yaparken kendini öv(dür)me huyu yoktu, çünkü beyefendiydi, çünkü sportif başarı adı altında gelip geçici zaferler yerine, kurumsal kalkınmaya inanmış ve bu doğrultuda çalışmaktaydı, çünkü adam gibi adamdı.

6 sene başkanlık yaptığı Galatasaray'a iki lig şampiyonluğu, bir türkiye kupası kazandırmış ve beklentileri karşılayamamış. Ama bu ne beklediğini bilmeyen güruh bilir mi ki Avrupa kupası maçlarına borç para bulup giden bir kulüp, bugün dört aylık transferlere nasıl milyon dolarlar harcayabilmektedir? Borç batağında yüzen ve batması an meselesi olan koca bir kulüp bugün nasıl Türkiye'nin en modern stadını yaptırabilmektedir?

Taraftarlık maçtan maça stada gidip bağırmak, başarıda sevinmek, başarısızlıkta üzülmek değildir sadece. Taraftarlık, kulübün çıkarlarını ve değerlerini koruyanların kendi çapında kollanmasıdır da aynı zamanda. Hatta öbüründen çok budur. Maçlarda yuhalanmadığı mı, aleyhine pankart açılmadığı mı kaldı rahmetlinin, sözde Galatasaray taraftarlarınca. Ama o, hayatını (pankreasını) verdi bu işe, sözlük anlamıyla. Yine de ölene kadar sevilmedi sesi çok çıkan sportif başarıcı zevat tarafından. Onlar adına ben özür dilerim senden Özhan Başkan!

Ama en azından şimdi konuşmalı gerçek Galatasaray taraftarı. En kısa zamanda, bu haftasonu! Alkışlarla yolladıktan sonra büyük başkanı, bir alkış da ezeli rakibine göndermeli. Babalarımızdan dinlediğimiz ve yalan olduğuna yavaştan inanmaya başladığımız centilmenlik örneklerinin hatıralardan silinmesini engellemek lazım. Çünkü biz artık derbi maçı bir dayak fırsatı, aşağılama platformu, kaba kuvvet gösterisi aracı sanmaya başladık iyiden iyiye.

Centilmenlik abidesi bir adam, tam da derbi haftasının başında ölüyor. Ölümü bile centilmenlik ruhunu geri kazanmak için bir fırsat olabilir. İşaretleri dün akşamki Fenerbahçe - Manisaspor maçında vardı. Sekiz sene önce o stadyumda aldıkları alkışlarını dün ezeli rakip başkanına iade etti Fenerbahçe taraftarı. Büyük bir içtenlik ve saygıyla. Kimse organize etmemişti bu alkış tufanını. Bir iki taraftar başladı önce, sonra bütün stad bir türlü söylemek istediklerini söyleyemeyen bir insanın patlaması gibi patladı. Uzun zaman sonra bir kez daha Fenerbahçe taraftarı olduğum için gurur duydum.

Haftasonu, en çok bir ikincilik üçüncülük maçı oynanacak ama, Özhan Başkan'ın maneviyatı sebebiyle büyük bir maç olacak. Galatasaraylı arkadaşlarımın da Galatasaraylılık'larıyla gurur duyacakları bir maç dileğiyle ve dün akşam Saraçoğlu'nda açılan pankarta en içten duygularımla katılarak: "Mekanın cennet olsun centilmen başkan!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder