19 Ocak 2011

MEĞER VEFA, GERÇEKTEN İSTANBUL’DA BİR SEMTİN ADIYMIŞ

bir dosttan son olaylar ışığında Türkiye'de futbol üzerine genel bir değerlendirme;


Ey GS Yönetimi !

Nedir bu korkunuz?

GS’ın stad açılışı, herşeyin ama herşeyin iflası noktasının canlı bir tezahürüdür.  Başkan Polat ve  diğer tüm yöneticilerin gösterdiği tepki, polis devleti zihniyetinin toplumun tüm katmanlarına nüfuz ettiğinden başka ne anlatabilir? Polis devleti, iktidarın baskı uyguladığı bir yapı anlamına gelmez; bunun ötesinde, mutlak  ikitidarı tek doğru, tek kaynak, tek dayanak olarak gören anlayışın, toplum katmanlarında yeniden üretilmesidir. Polat’ın yaptığı budur. Dernek gibi bir toplumsal örgütlenmenin değil başı, üyesi bile olamayacak kadar medeni değerlerden yoksunlaşmıştır.
GS’ın duayenlerinin!!!!! tamamı hep bir ağızdan, hezeyan içinde özür dileme yarışındaysa, ne düşünmek gerekir? Yönetici veya işadamı olsun, o derece iktidara yapışmak istiyorlar ki, mazallah tutkal azcık gevşese havale geçiriyorlar, sayıklamaya başlıyorlar. Aslında kendilerini, ailelerini, geçmişlerini inkar ediyorlar ama, anlayacak adam nerede? Şu halde GS’LILIK diye yutturdukları herşey palavra değilse nedir?
Türkiyenin batıya açılan yüzü GS stadında yapılan medeni bir tepki için provakasyon diyecek kadar aklını yitirmiş yöneticiler, iş adamları. Neyin provakasyonu? Suç ne? Suç ne? herkes artık bir silkinsin. n’oluyoruz? En yandaşlara bakıyorum. Onlar bile akla mantığa sığar bir senaryo kuramıyorlar, provokasyonla ilgili olarak. Başkan kameradan bakacakmış da...., sen kimin adamısın? Burası neresi?
Öyle bir yok oluş noktasındayız ki; GS başkanı, 105 yıllık klüp ne demek onu bile bilemiyor. Öylesine acz ve çaresizlik içindedirler ki; gerek işadamı gerekse klüp yöneticisi olarak ufacık bir ihaleye, bir vergi indirimine, bir ihsana o derece muhtaçtırlar ki; koro halinde kendi kongre üyelerine, taraftarlarına küfrediyorlar, en ağır hakaretleri savuruyorlar. Tehdit ediyorlar. Medya mensupları, işadamları vs,  o derece gündelik, kısa vadeli bir çıkar hesabına düşmüştür ki; GS’ın tüm değerlerini ayaklar altına almak için bir an dahi tereddüt etmemişlerdir.
Ama bu duruma şaşmak doğru mu? Türkiyede futbola harcanan paraya, klüp yöneticilerinin yaptığı işlere  ve alınan sonuçlara bakacak olursanız; ortadaki manzaranın dehşet verici olduğu görülür. Durum hiçbir hata, yanlışla açıklanamaz. Soygundur. Talandır. Değilse nedir? Bilen beri gelsin.  Spordaki yöneticilerin yarın görevi kötüye kullanma gibi suçlardan yargılanmamak için biat etmekten başka yolları var mı? Klüpleri öylesine soydular, batırdılar ki; sadece biat ederek varlıklarını sürdürebilirler.  Yarın futbolda da büyük bir operasyon yapılır mı? bilinmez. Ama korku pek büyük. Çünkü futbol bir soygun düzenidir. Dışarı bu kadar para akmasa, acaba UEFA nasıl yaklaşırdı, tüm bu olanlara?
Başkan stadı terk etti. Tarihe not düşüldü. Soracaklar 20 sene sonra, neden? Şimdiden cevap düşünsünler.  Nasıl bir kendini kaybediş, nasıl bir hezeyan. Ardından “telegolde” böyyyyük duayen aynı özür telaşında; bir yandan Polata veriştiriyor. Nedir bu korkunuz?  Taraftarın hiç mi kıymeti yok? Ayıp.
Asıl provakosyon, herhalde stadta yapılan konuşmadır. Bunu söylemek zaten kapasitelerini aşar da; bari protokolle, anlaşmayla hakkınız olan bir durumu ihsan diye kafanıza kakmalarına “gık” deseydiniz. Biraz da düşünmek lazım, Nedir bu stad furyası? Hep aynı senaryo: şehir içinde stadı yıkalım; dışarı yenisini yapalım. Hem yeni stadtan kazanalım, hem eskisinin yerine AVM yapalım, bi daha kazanalım. GS yönetimi basiretsizliği sonucu bu tuzağın içine düşmüşse bundan kendileri ve müteahhitler dışında kimin menfaati var?
Hangi büyük klüp şehir merkezindeki stadından çıktı? Bir GS çıktı. Neden? Çünkü oraya stad yapacak krediyi bulamadı. Buldurmazlar. Şimdi tabi herkes eteklere yapışacak, “affet devletlum” diyecek.  Biliyorlar: taraftardan, üyelerden, tabandan, örgütten,  birşey olmaz. Zaten finansman kaynağı, stadtaki taraftar değil LİG TV. Ona para verenler de evde. Stad maç yayınlamak için. Kitlelerin hiçbir iradeleri yok. Artık yuh var. Islık var. O zaman, ne olursa devletten olur. Hep gözler tepede. Bu futbolun değil, türkiyenin halidir. Tüm toplumsal örgütlenmelerin cemaat mantığına indirgenmesidir. bunun bir diğer anlamı da sonunda, dostluğu arkadaşlığı insanlığı terk etmek, kendini kabile düzenine esir etmektir.

Artık klüp yok. Ruh yok. Spor zaten yok. Tastamam/full itaat, biat var. “Yuh” demek dahi zinhar küfür. Şimdi bu noktada klüp nerede? spor nerede? akepelileşme her yerde. Bir bakılsın, hangi ülke federasyonu bizdeki kadar siyaset ve sözde “iş adamı” eksenli bir oluşuma sahiptir. Neredeyse spordan nasibini almış bir insan bulunmaz.  
Madem Avrupanın  bir şekilde 6. ligiyiz, bir bakalım:
1)                           Hangi ülkede 100 milyon Euro para harcayan tepedeki 3 takımdan en az ikisi ,neredeyse her yıl, ilk turda kendilerinin 1/3 bütçesindeki takımlara elenirler?
2)                           Hangi ülkede takımlar borç içindeyken geri dönüşü olmayan 30 yaş civarı oyunculara 5 milyon Euro üstü bonservis öderler?
3)                           Hangi ülkede takımlar borç içindeyken, bonservis ödeyip aldıkları oyuncuyu , kalan parasını ödeyip bedelsiz gönderirler? Veya buna mecbur kalacakları transferler yaparlar?
4)                           Hangi lig, neredeyse dışarı hiç oyuncu satamamaktadır?
5)                           Hangi ülkede profesyonel oyuncu vergi ödemez?
6)                          Hangi ligde, ezeli rekabet içindeki iki klüpten birinin 23 yaşında altyapıdan yetişmiş kaptanı, rakip takımın kaptanıyla aynı menejerin oyuncusudur. Ayrıca rakip kaptanın kuzeni de aynı menejerin yanında çalışmaktadır. Sadece bu bile Polat ekibinin kendilerini nasıl bir düzene teslim ettiklerini gösteriyor. Arda'nın şu menejer olayına bile müdahele edemiyorlar. Nasıl büyük yerden emir varsa, Arda, Emre B. ile aynı menejerde ve GS, sözde kendi yetiştirdiği, oyuncusunun bu durumunu sineye çekmek durumunda?
Son olarak sahada oynanan kör döğüşüne bakmak lazım. Türkiye’de futbolun içindeki tüm unsurlar ve hepsi toptan; spor, oyun, eğlence, iş veya meslek -ne derseniz deyin- gibi kavramların o derece uzağındadırlar ki; yayın gelirleri “başarıya” göre dağıtılmaya başlandıktan sonra olanlara bakın. Sözde anadolu takımları, eskiden kümede kalmak için veya teşvik primi aldıklarında yaptıkları çirkinliği bütün sezona yaydılar. Bizde oynanan futbol değildir. Sertlik, yıldırma, sürekli hakemi kandırma içinde bir sinir harbi. Hakemlerse eyyamla, aptallıkla, bilgisizlikle, cahillikle, kurnazlıkla bu düzeni sürdürmekte. Büyük klüplerin ne yapsalar bir türlü olmamasının sebebi, biraz da budur. Sürekli kasti faul, çirkin bir oyun. Ama hakem öyle bir baskı altında, eğitimi ve pskolojisi o derece bozuk ki; sürekli başka şeylere takıyor. Sarı kart isteme hareketi gibi... Ancak aynı ligde hakeme korner, taç, vs. diye işaret yapmak serbest. Hakem “yahu şu kasti faülleri, ingiltere liginde  yapsalar” diye düşünemiyor. Çünkü hakem de, ona akıl hocalığı yapan tüm andavallar gibi,  oyundan zevk almak, spor izlemek nedir, hiç bilmiyor. Bilemesin diye zaten tüm bu tantana. Sadece motive ediliyor. Kamptı, seminerdi. Sorarım sizlere, bu futbolcular, bu hakemler, bu yöneticiler, bu federasyon; galibiyete 750 bin TL verilen bir maçı, içine pislemeden kotaracak çapta adamlar mıdır?

Netice:  hiçbir başarı yok ve olmayacak da. Herkes bilsin. Geçmişte yakaladığımız ivme, Derwall ve Piontek’in mirasıydı. yedik bitti. Tıpkı Polat ve ekibinin  Riva’yı, Demirören’in dolmabahçe stadını  yiyeceği gibi. Anadolu klüplerini kalkındırma ayağına bir kaç yabancı menejerle beraber spor namına ne varsa ayaklar altına alınıyor. Görsel medyada spor açısından tam bir sansür düzeni. Ne klüp ne de milli takım düzeyinde mucize dışında başarı şansımız yok. Oysa harcanan para dudak uçuklatır. Borç dizboyu. Bu yaptıklarından sonra hangi yönetim taraftarına inanabilir. Transfer manyağı olmuş bu güruha karşı devlete sığınmaktan başka çare var mıdır?

Taraftara, tarihe, geçmişe “vefa”; olsa olsa bu  şıracıların şahitlik ettikleri bozacının adıdır.

Sonuç olarak, herkese çağrım: LİG TV İZLEYİCLERİ TÜRKİYE’DE FUTBOLUN FİİLEN GERÇEK SAHİBİDİR. BİR ARAYA GELİRLERSE YAPTIRIMLARI BÜYÜK OLUR. BU İŞ İNTERNET ÜZERİNDEN ÖRGÜTLENEBİLİR. UNUTMAYIN! YAYIN PARASIYLA TÜM BU HOVARDALIK.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder